2023 Sanayi Ve Teknoloji Stratejisi
Laik
Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü kuruluş yıldönümüne yaklaşırken, ülkemizin her
yönden bağımsızlığını pekiştirecek, toplumsal refahını artıracak adımları atmak
en önemli öncelik olarak görülüyor. Bu amaç doğrultusunda, sanayi ve teknoloji
alanlarında elde edilecek başarıların ne kadar hayati olduğu bilinci öne
çıkıyor.
Devlet hizmetlerinde tasarruf amaçlı olarak 20 yılı
aşkın süre önce devreye giren “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile birlikte,
iş yapma süreçleri kolaylaşırken, dijitalleşme ile birlikte bürokrasi azaltılarak;
vatandaşların işlemlerinde kısa sürede sonuç almaları sağlandı.
Türkiye’deki güçlü sanayi altyapısı, firmaların
üretim esnekliği, nitelikli insan kaynağı ve yenilikçiliği teşvik eden araştırma-geliştirme
(Ar-Ge) ekosistemi sayesinde önemli başarılara imza atıldı. Milli Teknoloji
Hamlesi doğrultusunda sanayi ve teknoloji politikaları oluşturuldu.
Bu kapsamda, eğitimden insan kaynağı planlamasına,
sanayi bölgelerinden araştırma altyapılarına varıncaya dek mevcut ekosistem çok
daha ileriye taşındı.
Türkiye’nin Kritik Teknolojileri
Ticaret ve teknoloji savaşlarının
yaşandığı günümüz dünyasında özgün, yenilikçi ve rekabetçi üretim yapan ülkeler
kazanacak. Böyle bir konjonktürde, Türkiye’nin kritik teknolojileri milli
olarak geliştirebilmesi, yüksek teknoloji alanlarında rekabetçi ürün ve
hizmetler sunarak değer zincirlerinde pay sahibi olabilmesi bir tercih değil
bir mecburiyet olarak görülüyor.
Dördüncü Sanayi Devrimi’ne karşı her
ülke, kendi gereksinimleri, alt yapısı ve planları doğrultusunda stratejiler ve
politikalar üretiyor. Türkiye de bu süreçte Milli Teknoloji Hamlesi ile kendi
yol haritasını hayata geçirerek, bu sayede teknolojinin öncü ülkelerinden biri
olma iradesini göstermeyi planlıyor.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın
hazırladığı ‘Strateji Belgesi’nde ülkenin küresel rekabet gücünü artıracak,
ekonomik ve teknolojik bağımsızlığı temin edecek ve kritik teknolojilerde
atılım yapacak politikaların bir bütün olarak uygulanacağına değiniliyor. Dijitalleşen
dünyada, pazar değil, yüksek teknoloji ve katma değer üreten öncü Türkiye
hedefleniyor. Bu belge, Türkiye’nin “Milli Teknoloji Güçlü Sanayi” vizyonunu
gerçekleştirmede yol haritası olarak değerlendiriliyor.
“Yüksek Teknoloji ve İnovasyon”,
“Dijital Dönüşüm ve Sanayi Hamlesi”, “Girişimcilik”, “Beşeri Sermaye” ve “Altyapı”
olmak üzere 5 ana bileşenden oluşan strateji doğrultusunda, ülkemizin sanayi ve
teknoloji alanlarında 2023 hedeflerine taşınması düşünülüyor. Büyük ve Güçlü
Türkiye’ye giden yolda en büyük sermaye olan gençlere, bilim insanlarına,
üniversitelere, araştırmacılara, sanayicilere, girişimcilere, küçük ve orta
işletmelere (KOBİ) işçi ve emekçilere güveniliyor.
Teknolojik ilerleme ve dijital dönüşüm, tüm dünya için
yeni bir çağın kapılarını aralamış durumda…. “Dördüncü Sanayi Devrimi” şeklinde
adlandırılan bu gelişim süreci, insanlık için önemli imkanlar sunarken, ülkeler
düzleminde ise tüm dengelerin değişmesine ve rekabet koşullarının yeniden
şekillenmesine neden oluyor. Yapay zeka ve makine öğrenmesi, nesnelerin
interneti, büyük veri ve veri analitiği, nanoteknoloji, biyoteknoloji, robotik
gibi ileri ve yıkıcı teknolojiler ile otonom sürüş, insansız hava araçları,
uzay havacılığı, hassas tıp gibi alanlarda kaydedilen ilerlemeler, üretimi,
tüketimi, sosyal dokuyu ve politikaları hızla dönüştürüyor. Sanayi ve teknoloji
alanlarını da kuşatan bu dönüşüm, küresel ekonomiyi ve insanlığın refahını
belirgin bir şekilde etkiliyor. Dördüncü sanayi devrimi, sunduğu büyük
fırsatların da etkisi ile küresel arenada yeni bir yarışa da zemin hazırlıyor. Rekabet
gücünü elinde tutmayı hedefleyen gelişmiş ülkeler, kurulu güç dengelerini
lehine değiştirmeyi amaçlayan gelişmekte olan ülkeler, teknoloji devi küresel
firmalar, yürüttükleri programlar ve yaptıkları yatırımlarla teknolojik
gelişimi hızlandırıyor.
Dördüncü
Sanayi Devrimi
Dördüncü sanayi devrimi, kamu ve özel sektör
politikalarının dijitalleşmeye uyumu, küresel tedarik zincirlerine entegrasyon
ve iş gücü piyasası yetenek havuzunun ihtiyaçları karşılaması gibi konularda
yeni problemleri de beraberinde getiriyor. Ülkeler ve toplumlar, önceki
dönemlerden farklı olarak yeni sınama ve zorluklar ile karşılaşıyor. Bir yandan
sanayi ve teknolojide gelişim sağlanırken, diğer taraftan bunların yol açtığı
yeni nesil problemlere çözüm üretilmesi gerekiyor. Bu ise, çağın
gerekliliklerine uygun yeni yaklaşımları elzem kılıyor. Dördüncü sanayi devrimi
yaklaşım ve yol haritalarının, ülkelerin kültür, rekabet gücü ve
potansiyellerine göre şekillendiği görülüyor.
Yorumlar
Yorum Gönder