“İnsan Hayatı İnsansızlaştırılarak Korunamaz”


Sağlık Hukuku Kurultayı’nda insan hayatının insansızlaştırılarak korunamayacağına işaret edildi. Robotik teknolojiler ve yapay zekanın etraflıca tartışıldığı kurultayda, insan sağlığı ve tıp sözkonusu olunca; ‘etik kurallar’ı da beraberinde getirdiğine değinildi. Toplantıda, sağlık alanında hukuki sorumlulukların neler olduğunun altı çizilirken; robotik teknolojilerin veya yapay zekanın insan zekasını taklit eden bir yazılım (program olduğu)  sonucuna varıldı. Yapay zeka ile çalışan bir robotun insan kaybına ya da mağduriyete yol açması durumunda hukuki sorumluluğunun olmayacağının vurgulandığı toplantıda, yapay zekanın insan olmadığı gibi eşya da olmadığı; yapay zekalı varlıkların ceza hukukunun sujesi (1-Konu, 2-Bilinçli olarak herhangi bir objeye yönelik etkinlikte bulunabilen) olamayacağı ancak, olsa olsa objesi olabileceği kaydedildi.  
Ankara Barosu’nun Ankara’da Anemon Otel’de 29-30 Kasım 2019 tarihlerinde sekizincisini gerçekleştirdiği Sağlık Hukuku Kurultayı çok sayıda hukukçu-avukat, tıp doktoru, sağlık uzmanları, teknoloji uzmanları ve bu alanlarda eğitim gören öğrencileri bir araya getirdi.

Yapay Zeka Yaratıcı Olamaz

Toplantının ikinci günü gerçekleştirilen “Yapay Zeka” oturumunun moderatörlüğünü Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurulu Üyesi Avukat Figen Güven yaptı. Oturumda “Tıpta Yapay Zeka” konusunu aktaran Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ebru Akçapınar Sezer, bölüme zepay zeka eğitimi için başlangıçta 30 öğrenci alındığını ancak, yapılan ortak çalışmalar sonucunda 11 öğrencinin bölüme başladığını belirtti. Bu tür çalışmaların sonucunun en az 10 sene sonra görülebileceğine dikkati çeken Sezer, yapay zekanın öznel tanımının “Bir bilgiyi öğrenebilmek ve kullanabilmek” olduğunu dile getirdi. Sezer, yapay zekaya hayal etmenin öğretilebileceğini; ama hayal kurdurulamayacağını; insan zekasının prensiplerini ortaya çıkarmaya çalıştıklarını söyledi. Yapay zekanın bizi sebeplendirebileceğini; sebep-sonuç ilişkilendirmesine ilişkin her türlü çözümü sunabileceğini anlatan Sezer, yapay zekanın, zekanın yeteneklerini kullanabilme özelliği olduğunun üzerinde durdu. Sezer, her türlü veriyi yapay zeka sistemlerinde kullanabildiklerinin altını çizerken, yapay zeka modüllerinin yanlış kararlarını uzmanlarla tartıştıklarını vurguladı. Sezer, yapay zekanın 1986 yılından bu yana kullanıldığı bilgisini aktararak, bir yapay zekanın başka bir yapay zekayı eğitebileceğini; sistemde ruhsal bilgi birikimi oluşturulabileceğini anlattı. Sezer, yapay zekanın hayal edebileceğini, şiir yazabileceğini ancak, yapay zekaya yaratıcı sürecin öğretilemeyeceğini dile getirdi.

Radyoloji Yapay Zekada Öncü

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Bilim Dalı öğretim Üyesi ve Tıp Bilişimi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Utku Şenol, “Tıpta Yapay Zeka” konusunu ele alarak; 30 yıllık radyoloji profesörü olduğuna işaret etti. Şenol, tıpta yapay zeka konusunun son 10 yılda konuşulmaya başladığını, son 3 yılda da popüler olduğunu ifade etti. Yapay zeka uygulamalarına ilişkin çeşitli örnekler sunan Şenol, çalışmalarda temel hekimlik değerleri üzerinde durmak gerektiğine; tıpta varolan bilginin önümüzdeki dönemde 3 katına çıkacağının söylendiğini kaydetti. Yapay zekanın özellikle tıp alanında çok disiplinli olduğuna vurgu yapan Şenol, yapay zekanın bir şemsiye ve çatı konumunda bulunan bir uygulama olduğuna; konuşma, ses tanıma, yapay öğrenme özellikleri taşıdığına işaret etti. Radyoloji alanının yapay zekada öncü alan olduğunu söyleyen Şenol, yapay zeka konusunda etik kuralların gündeme gelmeye başladığını ve etik ilkelerin yayınlandığını belirtti. konuya ilişkin çalışmalarda insan haklarına ve özerkliğe saygı gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Şenol, “Etik kodlar bir an önce oluşturulmalı” dedi. Genetik verilerin insanların deşifre edilmesi anlamına geldiğinin üzerinde duran Şenol, yapay zekanın dinleyip, anlayıp, yorumlayabildiğini ve tüm verilere ulaştığını aktardı. Şenol, çalışmalarda, mahremiyet, etik, yasallık, ayrımcılık, psikolojik zarar, bozulan hekim-hasta ilişkisi ve ticarileşme noktaları üzerinde önemle durulması gerektiğinin altını çizdi. Şenol, yapay zeka uygulamalarının daha iyi sağlık için bir araç olduğuna dikkati çekti.

Yapay Zeka Elektronik Bir Kişilik

“Tıbbi Müdahalelerde Yapay Zeka Kullanımından Doğan Hukuki Sorumluluk” konusunu anlatan Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi Dr. Dila Okyar Karaosmanoğlu, yapay zeka kullanımında hastanın uğradığı zararların günümüzde üzerinde en çok durulan konular olduğuna değindi. Sağlık alanındaki hukuki sorumluluklardan bahseden Karaosmanoğlu, yapay zekanın robot sensörler aracılığıyla etrafını algılayan, insan zekasını taklit eden bir yazılım (program) olduğunun altını çizdi. Her makinenin robot olmadığını, her makinenin yapay zekasının bulunmadığını söyleyen Karaosmanoğlu, “İnsandan ne kadar bağımsızsa o kadar otonom. Yaratıcısının bile öngöremediği öldürücü sonuçları var” diye konuştu. Karaosmanoğlu, Avrupa Birliği’nde (AB) yapay zekaya hukuki yaklaşımın; 1-Geleneksel (abartmadan bu bir makine) 2-Radikal (mevcut duruma yeni bir hukuki statü getirilmesi gerekiyor) şeklinde olduğunu özetledi. Karaosmanoğlu, yapay zekanın elektronik bir kişilik olduğunu, tüzel kişiliğe benzediğini ve zorunlu sigorta sisteminden yararlanabileceğini söyledi. Karaosmanoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Üretici, yazılımcı ve işletme sahibine fayda sağlıyor. Hatalı tıbbi müdahele durumunda hekimle hasta arasında ‘Vekalet Sözleşmesi’ ilişkisi var. Hastaların tüketici statüsü var. Ve sözleşme ‘Tüketici Sözleşmesi’ konumunda. AB ürün sorumluluğu görüyor. Her türlü taşınan eşya ürün; ancak yapay zeka ürün teşkil etmiyor. Robot hekim insan yerine geçmeyecek, hekimleri tamamlayıcı nitelikte olacak ve hekimin kontrol yetkisi var. Robotlar ne kadar sempatik görülürse görülsün, hastalarla empati kurabilirler mi?”

Hukuki Sorumlulukları Tartışılıyor

“Yapay Zekalı Varlıkların Cezai Sorumluluğu” konusunda bir sunum yapan Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve Avukat Doç. Dr. Uğur Ersoy, “Robotun gerçek hayatta işlediği cinayetten kim sorumlu olacak?” Sorusunu yöneltti. Günümüzün sanayi devriminden çok farklı olduğunu savunan Ersoy, araştırmalara göre var olan 42 bin meslek grubunun; 35 yıl sonra 100’e ineceğinin söylendiğini aktardı. Yapay zekanın hukuki sorumluluklarının halen tartışıldığını dile getiren Ersoy, 2000 yılından bu yana yapay zeka kavramının ivme kazandığını ve sürekli kendilerini geliştirme imkanlarının olduğunu belirtti. Ersoy, yapay zeka ile birlikte özel ve tüzel kişiliklerin yanına ‘Elektronik Kişilik’in de eklendiğini ifade etti. Hukuki sorumluluğun fiillerin gerçek kişiler tarafından işlenmesini öngördüğünü dile getiren Ersoy, sorumluluk için ‘İradi’ bir insan davranışının olması gerektiğine dikkati çekti. Cezai sorumluluğun temelini ‘Kasıt’ın (Kast) ve ‘Taksir’in (bir işi eksik yapma, kusurda bulunma, kusur işleme) oluşturduğunu ifade eden Ersoy, “Robot kasıt ve taksirden sorumlu değildir” dedi. Ersoy, yapay zekanın insan olmadığı gibi eşya da olmadığını ifade ederek, yapay zekalı varlıkların ceza hukukunun sujesi değil, objesi olabileceğinin altını çizdi.

Robotik Cerrahi Uygulamaları  

Kurultayda, “Robotik Cerrahi Uygulamaları” oturumunun başkanlığını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof Dr. Hamit Hancı yaptı. Oturumda, “Türkiye’de Robotik Cerrahi Uygulamaları”nı Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lütfi Tunç aktardı. Tunç, ameliyatlarda  cerrah ne yapar ise robotun da onu yaptığını dile getirerek, “Başarı cerrahın başarısıdır” dedi. 2000’li yılların başında ‘Robotik Cerrahi’yi öğrenmek üzere Amerika’ya gittiğini söyleyen Tunç, cerrahide her şeyin zor olduğunu belirtti. Tunç, dünyada cerrahi alanında 80 tane kongre bulunduğunu söyleyerek, kendisinin açık cerrahi alanında ihtisas yaptığını; sonra da her şeyin robot yardımıyla yapıldığı cerrahiye (laparaskopi) geçildiğini; prostat kanserinde kullandıkları laser cerrahi tekniğinin, 21’inci yüzyılın ‘Altın Standardı Tekniği’nin dünyada örnek alındığını özetledi. Yapay zekada olduğu gibi belli meslek gruplarının beraber çalışmak durumunda olduğuna vurgu yapan Tunç, telecerrahi uygulamasından söz etti. Tunç, Anatomi Eğitim Projeleri’nin tıp fakültelerinde üç boyutlu eğitimle verilmesinin önemine işaret etti. Robotik cerrahiyi eleştirmediğini dile getiren Tunç, ancak işin içinde robotikin olduğunu; robotun dokunma hissinin bulunmadığını söyledi. Tunç, iyi iş çıkarılabilmesi için robotla cerrahın bütünleşmesinin doğru olacağını aktararak, cerrah ne yaparsa robotun onu yaptığını ifade etti.  

“Sağlık Yasası Teknolojiye Uymalı”

“Robotik Cerrahiye Hukuki Yaklaşım” konusunda sunumunu yapan Ankara Barosu Sağlık Hukuku Kurulu Başkan Yardımcısı Avukat Ece Sindel, insanlıkla ilgili her şeyin asla ölmeyeceğini dile getirdi. Sağlık Ana Kanunu’nun çok eski ve teknoloji ile uyumlu olmadığını dile getiren Sindel, dünyada robotik cerrahiyi kapsayan çalışmaların başladığını, Avrupa’da yürütülen çalışmaların “Robolaw” olarak adlandırıldığını aktardı. Sindel, robotik cerrahide yasal sorumlulukların neler olduğu üzerinde dururken, konuya ilişkin sözleşmelerin “Rekabet Sözleşmesi” niteliğinde olduğunu; sorumluluğun ‘Tıbbi Malpraktis’ (Doktor Hatası Tazminat Davası) sorumluluğu olduğunu kaydetti. Robotun aslında bir malzeme olduğunu öne süren Sindel, üçüncü sınıf malzeme kullanılması halinde bunun hasta yakınlarına bildirilmesi gerektiğini; sorumluluğun hastanenin sorumluluğu olacağını söyledi. Robotik cerrahi eğitimi almamış bir hekimin sorun yaşanması durumunda sorumlu olacağına işaret eden Sindel, ameliyat sırasında güç kaynağının kesilmesi durumunda da hastanenin sorumlu sayılacağını belirtti. Sindel, robotun bakımının yapılmaması sorumluluğunun da hastaneye ait olduğunu yineledi. Sindel, üretimden kaynaklı sorunların ise üreticiye ait olduğunu söyledi.  

Kurultay’da “Yapay Zeka ve Robotik Cerrahiye Etik Açıdan Yaklaşım” konusuna ilişkin sunumu da Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu gerçekleştirdi. Çobanoğlu, yapay zeka ile geliştirilmiş robotlara ilişkin etik ikilemlerden sözederek, hekim kimliğinin bilgi ve beceri ile donanmış bir kimlik olduğunu dile getirdi. Tıpta yapay zekanın en iyisini yapmasının beklendiğinin altını çizen Çobanoğlu, yapay zekanın çok sayıda tekniğin yerine geçeceğini belirtti. Çobanoğlu, doktorun yaptığı bazı işlemleri robotun yapamadığını söyledi. Robotların en çok radyoloji ve patoloji alanlarında katkı sağladığını anlatan Çobanoğlu, “Hekimin yerine geçecek uygulamalar değil” diye konuştu. Robot hekime ‘hayır’ dediğini aktaran Çobanoğlu, bilişim teknolojilerinin tıpta işsizlik, eşitsizlik, yapay aptallık, ırkçılık, güvenlik sorunu ve istenmeyen sonuçlar yaratabileceği uyarısında bulundu. Çobanoğlu, bir robotun insanlığa zarar veremeyeceğini ve insanlığın zarar görmesine izin vermeyeceğini savundu.   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Veri Depolamanın Geleceği

e-Ticaret Yönetmeliği’ne Danıştay Ayarı

Dijitalleşmenin Ekonomiye Etkisi